07 Mayıs 2021

Esmau-l Hüsna Şiirleri

 


Esmâü’l-Hüsnâ


Allah'ın (c.c.) En Güzel 99  İsmi


Esmâsını dilden komam,

Hiç kesilmez rüzigârım.

Bin şükür ki kuluyum ben,

Fedâ kıldım bütün vârım...


Kerem eyler güller açar,

Her dalında bülbül uçar,

Misk u amber koku saçar,

Solmaz olur gülizârım.


Şefkatiyle bakan O’dur,

Çerağımı yakan O’dur,

Her direği diken O’dur,

O’dur benim özge yârim.


Şehinşâhım fermân eder,

Ben gedâyı sultân eder,

Firdevsine mihmân eder,

Sona erer âh u zârım...


Hayr umarım celâlinden,

Nûr isterim cemâlinden,

Allah derim tâ gönülden,

Hoştur elbet bu ezkârım.


Ulûhiyete mahsus sıfatların hepsini

kendisinde toplamış bulunan

Rabbımızın has ismi. İsimlerin

içinde en büyüğü, en mübarek olanı.

İsm-i A’zam...

ALLAH (c.c)


***


Rahmân ism-i celîlin

İki cihan tâcıdır

Ya Rabbî senin affın

Mü’minin mirâcıdır


Nimetin gelmez dile

Acırsın her bir kula

Zâtına münkir bile

Rızkının muhtâcıdır


Yârisin ehl-i dîlin

Mahzûn olmaz halîlin

Senin ism-i celîlin

Her derdin ilâcıdır


Âdemin aklı erse

Senindir her ne görse

Yaratılmış ne varsa

Hep senden ricâcıdır


Hünkâr-ı Kerîm sensin

Rahmân u Rahîm sensin

Fettâh u Alîm sensin

Kulların duacıdır...


Dünya hayatı içinde inanan veya inanmayan

herkese sayısız nimetler ihsan eden.

Er-Rahmân (c.c.)


***


Karlar yağar yurdumuza

Yardım için kimse gelmez

Senden özge derdimize

Hiç kimseler çâre kılmaz


Yâreleri saran sensin

Çâreleri veren sensin

Gözeten sen, gören sensin

Açtırdığın gülün solmaz


Ümit verdin, murat verdin

Uçmak için kanat verdin

Affeyleyip berat verdin

Nimetini saymak olmaz


Sensin bizim sultânımız

Sağlam dursun imânımız

İmân ile al cânımız

Bu cihanda kimse kalmaz


Er-Rahîm’sin, şevke salar

Öğretirsin neler neler...

Münkir ancak burda güler,

Mahşer günü gelse gülmez!


Çok merhamet eden. Verdiği nimetleri iyi

kullananları daha büyük ve ebedî nimetler vermek

suretiyle mükafatlandıran. Kıyametten sonra

sadece mü’min kullarına merhamet eden.

Er-Rahim (c.c.)


***


Sen dilersen yollar biter

Yollardaki kervan durur

Şu felekler, akan sular

Şu zaman, şu devran durur


Sen dilersen kul olur şah

Gedâ olur her padişah

Sensin Melîk olan İlah

Şahlar sana divan durur


Yoksulları soyanların,

Haksız cana kıyanların,

Mülke benim diyenlerin,

Mezarında yılan durur


Hüküm senin, hikmet senin

Türlü türlü himmet senin

İzzet senin, devlet senin

Gayrı her söz yalan durur


Ben kapında âciz kulum

İznin ile döner dilim

N’olur Cennet olsun yolum

Lütfun ayan beyan durur


El-Melik (c.c.)

Bütün kainatın sahibi,

mutlak hükümdarı.


***


Münezzehsin yâ ilâhi

Her eksikten, her fenâdan

Elbet daha büyük şânın

Her övgüden, her senâdan


Hem açıksın, hem de bâtın

Sahibisin kainâtın

Senin tâhir olan zâtın

Hiç hoşlanmaz mâsivâdan


Kul kusurdan olmaz ki pâk

Günah ile dolar mutlak

Kadîr olan sensin ancak

Bizi uzak kıl cezâdan


Çölde kaldık, silme izi

Eksik etme sevgimizi...

N’olur koru ya Rab bizi,

Derd ü mihnet ve ezâdan


Kuddûs olan sensin elbet

Sana ait ızz u devlet

Biz aciziz, kıl inâyet

Uzak eyle her cefâdan...


Her türlü eksikliklerden

uzak, pak ve temiz olan.

El-Kuddûs (c.c.)


***


N’olur bize selâm et

Ey es-Selâm ilâhım

Sen verirsin selâmet

Ey es-Selâm ilâhım


Rızıklar pay edersin

Yoksulu bay edersin

Bazı rüsvay edersin

Ey es-Selâm ilâhım


Münkîre nûr olur mu?

Onda huzûr olur mu?

Sende kusur olur mu?

Ey es-Selâm ilâhım


Münezzehsin fenâdan

Büyüksün her senâdan

Gücün zâhir semâdan

Ey es-Selâm ilâhım


Suyumu serâp etme

Hânemi harâp etme

Sen beni türâp etme

Ey es-Selâm ilâhım


Es-Selâm (c.c.)

Her çeşit arızadan uzak olan,

kullarını selâmete çıkaran, Cennetteki

kullarına selâm eden.


***


Ey el-Mü’min ilâhım

Hâlim sana ayândır...

N’olur kovma kapından

İman nûrum uyandır!


Yoksul idim doyurdun,

Her emrini duyurdun...

“Lâ taknetû” buyurdun;

Ne kutlu bir beyândır.


Sensin Hallâk u Hakîm,

İşimi kılma akîm...

Şol sırât-ı müstakîm

Bildir bize, ne yandır?


Bize dirlik, düzen ver,

Beş vakitte ezan ver,

Fehm edelim, izan ver,

Bu nice bir cihandır?..


Firdevsine varırsam,

Cemâlini görürsem,

Murâdıma erersem,

Kurtuluşum o andır...


El-Mü’min (c.c.)

Gönüllerde iman ışığı uyandıran, kendine

sığınanları koruyup gözeten.


***


Beni yâda terk eyleme

Müheymin’sin ey Allah’ım

Sen koru sen gözet beni

Müheymin’sin ey Allah’ım


Ağacımı diken sensin

Ocağımı yakan sensin

Kerem edip bakan sensin

Müheymin’sin ey Allah’ım


Sükûnet kıl şu zârıma

Verme fırsat ağyârıma

Kavuşayım dildârıma

Müheymin’sin ey Allah’ım


Yalvarırım ta gönülden

Dirliğimi alma elden

Hiç düşürmem seni dilden

Müheymin’sin ey Allah’ım


Senden özge kimim vardır

N’olur yârelerim sardır

Cümle murâdıma erdir

Müheymin’sin ey Allah’ım


El-Müheymin (c.c.)

Gözeten ve koruyan.


***


Nice mâmur olsa cihan

Gün gelince virân olur

Mağlup olur her pehlivan

Tuşa gelip giryân olur


Her direği yıkan vardır

Ta kökünden söken vardır

Yücelerden bakan vardır

Her sır ona ayân olur


Bir gemisi batırılmaz

Gücüne güç yetirilmez

Katına yâd getirilmez

Kâr edilmez, ziyân olur.


Biz bu yurtta kıldık bina

Kevser içtik kana kana

Dilimizde hamd ü sena

Elimizde Kur’ân olur.


Dâru’l-Karar olsa yerim

Ben de bâl u şeker yerim

Dâim Aziz Allah derim

Ne kutlu bir beyân olur


El-Aziz (c.c.)

Mağlup edilmesi asla

mümkün olmayan.


***


Şu kırılmış kalpleri

Onduran Cebbâr imiş

Kalbi sevdâ oduyla

Yandıran Cebbâr imiş


Gösterip doğru izi

Kurtarır zorda bizi

Lütfedip hakka yüzü

Döndüren Cebbâr imiş


Kul ağlarsa zâr ile

Tutuşursa nâr ile

Nârını hep nûr ile

Söndüren Cebbâr imiş


Şenlendirir cihânı

Her ânı, her mekânı

Ah u zârı, figânı

Dindiren Cebbâr imiş


Sığın Rabbu’r-Rahîm’e

Düşme sakın hamîm’e

Zâlimleri cahîm’e

İndiren Cebbâr imiş


El-Cebbâr (c.c.)

Kırılanları onaran, eksiklikleri

tamamlayan ve dilediğini zorla

yaptırmaya gücü yeten.


***


Kul cehlini fark eylemez

“Umman oldum!” der tutturur

Oturursa bir kürsüye

“Sultan oldum!” der tutturur


Takkesini zanneder taç

Der ki âlem bana muhtaç

Öğrenirse bir kaç ilaç

“Lokman oldum!” der tutturur


Kuzgun olup leşe iner

Aslan imiş gibi döner

Topal bir eşeğe biner

“Kervan oldum!” der tutturur


Çok tıngırdar, içi boştur

Kanatları kırık kuştur

Kara taşken nice iştir

“Mercan oldum!” der tutturur


Kibreder de yola gelmez

Selâm versen bile almaz

Mütekebbir zâtı bilmez

“Şeytan oldum!” der tutturur...


El-Mütekebbir (c.c.)

Her şeyde büyüklüğünü gösteren.


***


Kim vâr eden şu mevcûdu

Bir yaratan bulunmaz mı?

Nasıl yapmış bu vücûdu

Bundan ibret alınmaz mı?


Yok iken vâr eden O’dur

Gücün izhâr eden O’dur

Kulunu yâr eden O’dur

Hiç O’na kul olunmaz mı?


Ârif olan bunu bilir

Uğrunda can verip ölür

“Kün!” demesi kafi gelir

Deryâlara dalınmaz mı?


Geri kalma hizmetinde

Kusur kılma hürmetinde

Yer gösterir cennetinde

Mihmân olup kalınmaz mı?


O’dur cânı alan Mevla

Her isteğin bulan Mevla

O’dur Halık olan Mevla

Hak’tır elbet, bilinmez mi?


El-Hâlık (c.c.)

Her şeyi yoktan var eden, yaratan.


***


Bunca felek nasıl döner,

Nasıl durur bunca cihan?

Güneş doğar, yıldız söner,

Vakti gelir, olur nihân...


Başı karlı yüce dağlar

Şu dünyaya denge sağlar

Ardı sıra geçer çağlar,

Nasıl doğup, erir zaman?


Her parmağın izi başka

Her varlığın yüzü başka

Kim düşürür bizi aşka?

Ve kim verir bize aman?


Saatleri kuran kimdir?

Döşekleri seren kimdir?

Cana huzur veren kimdir?

Bu sır nasıl olur ayan?


El-Bârî’nin gücü çoktur

Bir benzeri, eşi yoktur

O pek yüce zatı tektir

Cümle varlık eder beyan


El-Bârî (c.c.)

Her şeyi uygun bir tarzda ve

mülayim bir halde yaratan.


***


Çemenzâra kırmızı gül

Pek yaraşır, pek yaraşır

Çiğdem, çiçek, lale, sünbül

Pek yaraşır, pek yaraşır


Gökyüzüne uçan kuşlar

Yeryüzüne dağ u taşlar

Hem inişler, hem yokuşlar

Pek yaraşır, pek yaraşır


Gonca feme beyaz dişler

Siyah saçlar, kalem kaşlar

Hem ağlayış, hem gülüşler

Pek yaraşır, pek yaraşır


Âşık kula sarı beniz

Leylâsına götüren iz

Mâhîlere deryâ deniz

Pek yaraşır, pek yaraşır


Musavvir’le mest olur can

Gece gündüz yazar destan

Semalara mavi fistan

Pek yaraşır, pek yaraşır


El-Musavvir (c.c.)

Her şeye bir şekil ve hususiyet verip tasvir eden.


***


Gaffâr olan Allah’ım

Günâhım pek ziyâde

Kaptırmışım gönlümü

Nefis denen şu yâde


Her hâlimi bilirsin

Nere kaçsam bulursun

Kerem kıl ne olursun

Sen şu dîl-i nâşâde


Zehr ile pişmiş aşım

Akar durur gözyaşım

Cansız kalır can kuşum

Bitse verdiğin vâde


Kapkaranlık sabâhım

Arşına çıktı âhım

Anlatamaz Allah’ım

Bunu hiç bir ifâde


Aşkınla dolam yâ Râb!

Müjdenle gülem yâ Râb!

Tövbeler kılam yâ Râb,

Ne olur ver müsâde...


El-Gaffâr (c.c.)

Mağfireti pek çok olan.


***


Güç senindir, kudret senin

Bir müşkilât ermez sana

Sen dilersen kahredersin

Kimse zarar vermez sana


Derd ü mihnet baştan aşar

Gam u gussâ ile taşar

Münkîr olan düzde şaşar

Yol bulup da varmaz sana


İndirirsin, kaldırırsın

Ağlatırsın, güldürürsün

Diriltirsin, öldürürsün

Kimse hesap sormaz sana


Olmasını dilersin sen

“Kün” emrini salarsın sen

Bir anda hiç kılarsın sen

Bütün çoklar pek az sana


Yaprak düşer, güller kurur

Her şey sonra sana varır

Kahhâr’sın sen lâyık durur

Hem taat u niyaz sana


El-Kahhâr (c.c.)

Her şeye, her istediğini yapacak

surette hakim olan.


***


Muhsin olan sensin Allah

Doyurursun ihsan ile

Âcizlere himmet eder

Kayırırsın ihsan ile


Güller doğar kara yerden

Sevinç kaplar canı birden

Tefrik eder, hayrı şerden

Ayırırsın ihsan ile


Çok bağışlar, çok verirsin

Hem tertemiz, pak verirsin

Nurlu râhı gösterirsin

Kula ilim irfan ile


Aşkın ona derman olur

Her kelamın ferman olur

Kim yolunda kurban olur

Yaşatırsın bin can ile


Cömert benim halîlimdir

İbrahim’se delîlimdir

Vehhab ismi celîlimdir

Buyurursun ihsan ile


El-Vehhâb (c.c.)

Daima sayısız nimetler bağışlayan.


***


Erzâkımız senden gelir

Rezzâkımız sensin Allah

Bir teşekkür kılmayanlar

Nârın ile yansın Allah


Hem ekmeğim, aşım senden

Ağzım, dilim, dişim senden

Afiyetim, hoşum senden

Susuz, suya kansın Allah


Âcizleri kayırırsın

Yavru kuşu doyurursun

Rezzâk benim buyurursun

Yüzüm sana dönsün Allah


Hikmetlerin bilinmezmiş

Yazdıkların silinmezmiş

Aç mezarı bulunmazmış

Yâre varsa, onsun Allah


Kolaylık ver işimize

Haram katma aşımıza

Âh bizim de başımıza

Talih kuşu konsun Allah


Er- Rezzâk (c.c.)

Rızık veren.


***


Kapılarda kilit varsa

Kilitleri açan vardır

Kapkaranlık gökyüzüne

Yıldızları saçan vardır...


Harap etsen bağr u başı

Eğri görüp kalsan şaşı

Pişman olup dök gözyaşı

Günahından geçen vardır


Has bahçenin gülüsün sen

Bin sır ile dolusun sen

Bir Fettâh’ın kulusun sen

Sana hayrı seçen vardır.


Hiç korkmadan bâb’a dayan

Tüm gizliler olsun ayan

Seni kulum diye sayan

Şanı yüce bir han vardır


Her bir işte erbâb O’dur

Müsebbibe’l-esbâb O’dur

Müfettiha’l- ebvâb O’dur

Bir el-Fettâh hakan vardır


El- Fettâh (c.c.)

Her türlü zorlukları kolaylaştıran, her

kapalı şeyi açan.


***


İlimdir rutbenin hası

Akledene mâlum imiş

Resûl koymuş bu mirası

Nakledene mâlum imiş


Alîm Allah bilir vârı

Her gizliyi, aşikârı

O’dur kulun gerçek yâri

Fikredene mâlum imiş


Verir kula devletleri

Sonu gelmez servetleri

Sayısızdır nimetleri

Şükredene mâlum imiş


İlim için râha varıp

Bilmediğin anda sorup

İblisine zincir vurup

Kahredene mâlum imiş


Açtırdığı gülü solmaz

Bunu bilen yaya kalmaz

Esmâsına doyum olmaz

Zikredene mâlum imiş


El- Alîm (c.c.)

Her şeyi çok iyi bilen.


***


Bazen gönül yurduna

Gam dolu kervan gelir

Çâre olmaz derdine

Bir nice hicran gelir


Köprülerden geçilmez

Bir yudum su içilmez

Hiç bir kapı açılmaz

Şu dünyâ zindan gelir


Rûhumuz düşer nâra

Ve dahî âh u zâra

Gider yâr-ı dilâra

Bir kanlı düşman gelir


Kim çözer bu düğümü

Kim görür gördüğümü

Ay ışıtmaz göğümü

Yüreğimden kan gelir


O el-Kâbıd sıkarsa

Gazap ile bakarsa

Ve nârında yakarsa

Ne yandan aman gelir?


El- Kâbıd (c.c.)

Sıkan ve daraltan.


***


Ya Rab gönül yurdumuza

Cevâhirler saçarsın sen

Şu daralmış rûhumuzu

Genişletip açarsın sen


Bunca sırra akıl yetmez

Gücün saymak ile bitmez

Kula şerri murad etmez

Iyilikler seçersin sen


Şu âcizler mücrim olsa

Dâim isyân ile dolsa

Sevinirsin tevbe kılsa

Günâhından geçersin sen


Kanat verip uçurursun

Sıratlardan geçirirsin

Yedirirsin, içirirsin

Ne yersin, ne içersin sen


İşte geçip durur zaman

Kudretinden etme güman

El-Bâsıt’a sığın a can

Yoksa bunda naçârsın sen...


El- Bâsıt (c.c.)

Açan ve genişleten.


***


Zirvelere çıktım sanan

Bir lahzada yere düşer

Ah aşağı indirirsin

Çâre bulmaz buna beşer


Düşürdüğün kaldırılmaz

Bir tek nefes aldırılmaz

Döktüklerin doldurulmaz

Kulun ardın sıra koşar


Bir yumuşak öz verirsen

Cana hayrı tez verirsen

Yol gösterir, iz verirsen

Nice karlı dağdan aşar


Yetip artar biri bile

Suç işleme bile bile

El-Hâfıd’ın zikri ile

Kul âkilse, dolup taşar


Sensin hakkı üstün sayan,

Şu âlemde kanun koyan...

Ben aşağı düşmem diyen,

Bütün ömrü boşa yaşar...


El- Hâfıd (c.c.)

Yukardan aşağı indiren, alçaltan.


***


Düşüp kaldım gurbet elde

Tut elimden kaldır beni

Cehâletim yok eyleyip

Hikmet ile doldur beni


Bana kol ver, kanat ver de

Pervâz edem yücelerde

Gündüzlerde gecelerde

Yandırıp da oldur beni


Koma beni yolda gayrı

Nasip eyle cümle hayrı

Cemâlinden kılma ayrı

Ağlar isem güldür beni


Nefse uyan pişman olur

Dâim alçaklarda kalır

İblîs’e kul etme n’olur

İster isen öldür beni


Gelmez buna sözüm kâfî

Elbette her biri nâfî

Ne hoş esmâ bu er-Râfî

Esrârına daldır beni


Er- Râfî (c.c.)

Yukarı kaldıran, yükselten.


***


Sen tutarsan ellerinden

Âciz kulun devlet bulur

Lütfeder de bağışlarsan

Hem şeref ü izzet bulur


Gülşeninde diken bitmez

Talihinin ayı batmaz

Akıl, fikir, izan yetmez

Nice nice nimet bulur


Düşmüş iken âh u zâra

Gider iken kanlı dâra

Karar versen bîkarâra

Kurtulur da şöhret bulur


Doğru yola savdıkların

Her hâlini övdüklerin

Azîz olur sevdiklerin

Meleklerden hizmet bulur


El-Muiz’sin yoktur gümân

Kim ederse buna imân

Firdevsinde olur mihmân

Cemâline kurbet bulur


El- Muiz (c.c.)

İzzet verip ağırlayan.


***


Günahkârı zelîl eden

Bir el-Muzill yok mu sandın?

Baş düşmanın değil miydi

Ol iblis’e nice kandın?


İsyâna gark olup gittin

Tuğyâna gark olup gittin

Nisyâna gark olup gittin

Nâr-ı cahîm ile yandın


Yazık ettin öz nefsine

Geçirmedin söz nefsine

Hakkı budur, kız nefsine

Nefs elinde hep aldandın


Kanar durur özde yâren

Bulamadın nerde çâren

Ah o andan itibâren

Zehirli bir aşa bandın


Sığınmadın bir esmâya

Gönül verdin hep eşyâya

Uzun yolda kaldın yaya

Gidip çürük dala kondun


El- Muzil (c.c.)

Zillete düşüren, hor ve hakîr eden.


***


Âkil olup idrak eyle

Her kelâmı duyan vardır

Söyler isen hakkı söyle

Her kelâmı duyan vardır


Ayân olur ona sırlar

Kolay gelir cümle zorlar

Bilir bunu ârif erler

Her kelâmı duyan vardır


Bir kulağa muhtaç değil

Ses O’na ihtiyaç değil

Dinlemesi bir suç değil

Her kelâmı duyan vardır


Sorar bir bir hesâbını

Açar kulun kitâbını

Duyar her bir hitâbını

Her kelâmı duyan vardır


Sınar durur cümle nâsı

Küfreyleyip olma âsî

Es-Semi’dir bir esmâsı

Her kelâmı duyan vardır


Es- Semî (c.c.)

Her şeyi işiten.


***


Kara yerde karıncayı

Gören göze kurban olam

Göz verip de gösterdiğin

Doğru ize kurban olam


Deryalara daldırırsın

Ağlatmayıp güldürürsün

İlham edip bildirirsin

Hakça söze kurban olam


Gördüğünü bilir, şaşmaz

Haddini bir kerre aşmaz

Günah ile dolup taşmaz

Nurlu öze kurban olam


Bildirdiğin her esmâya

Esmân ile doğan aya

Kurban olam bu deryâya

Bu denize kurban olam


Karanlıkta ziyâ bulan

Hikmet ile nazar kılan

El- Basîr’e teslim olan

Canlar size kurban olam


El- Basîr (c.c.)

Her şeyi gören.


***


Hükmün nice hikmet dolu

El-Hakem’sin, yanılmazsın

Gösterirsin doğru yolu

El-Hakem’sin, yanılmazsın


Bildirirsin kitâbında

Her şey açık hitâbında

Şaşma olmaz hesâbında

El-Hakem’sin, yanılmazsın


Hükmün gelir yüce yerden

Ayırırsın nârı nûrdan

Münezzehsin her kusurdan

El-Hakem’sin, yanılmazsın


Sular mecrasına akar

Kulun şaşkın şaşkın bakar

Her karârın doğru çıkar

El-Hakem’sin, yanılmazsın


Şu dünyada eden bulur

Bunu cümle âlem bilir

Hak bâtıla üstün gelir

El-Hakem’sin, yanılmazsın


El- Hakem (c.c.)

Hakkı yerine getirip, hükmeden.


***


Kul terazi tutar lakin,

Eğri tartar terazisi...

Çürük çarık bina kurmuş;

Kim bu mimar, kim bânisi?


Döner kavl-i karârından

Kaçar dostun civârından

Bîzâr olur zarârından

Öz annesi, öz babası...


Tutunmaz bir doğru dala,

Hiç azıksız çıkar yola.

Ne diyeyim böyle kula,

Hiç okunmaz esâmesi...


Ölüm gelse nere kaçar?

Zâlim orda kalır naçar.

Tutarsa iş işten geçer,

Cehennemin zebanîsi...


Ben yaparım olur deme,

Bir lokmacık haram yeme.

Sakın Adl’i terkeyleme,

Sakın hakka olma âsî...


El- Adl (c.c.)

Çok adaletli olan.


***


Ey en ince sırrı bilen

Her esrârın Latîf imiş

Bin rayiha getirmekte

Rüzigârın latîf imiş


Firdevsinin gülü hoştur

Bülbülünün dili hoştur

Ol cennetin yolu hoştur

Çemanzârın latîf imiş


Sevda ile bakan gözler

Nere gitse yâri izler

Burda biter cümle sözler

Her karârın latîf imiş


Kahrında da gizli lütfun

İş bu yüzden güler mecnun

Kimi abâd, kimi mahzun

Her pazârın latîf imiş


Musa’yı Firavn’a saldın

İsa’yı katına aldın

Ahmed’i son nebî kıldın

İhtiyârın latîf imiş


El- Latîf (c.c.)

İşlerin bütün inceliklerini bilen.


***


Her gizli sır ayan sana

El-Habîr’sin sen Allah’ım

Yok gizli bir beyan sana

El-Habîr’sin sen Allah’ım


Karanlıkta gören sensin

Her esrâra eren sensin

Alan sensin, veren sensin

El-Habîr’sin sen Allah’ım


Hiç bulunmaz âhir sana

Boyun büker zâkir sana

Bâtın olan zâhir sana

El-Habîr’sin sen Allah’ım


Hem mazîden haberdârsın

Hem atîden haberdârsın

Her mutîden haberdârsın

El-Habîr’sin sen Allah’ım


Mâzur görüp ısrârımı

Fâş eyleme esrârımı

Bilirsin sen efkârımı

El-Habîr’sin sen Allah’ım


El- Habîr (c.c.)

Her şeyin iç yüzünden, gizli

tarafından haberdar olan.


***


Cezâlardan vazgeçersin

Ne büyüksün Halîm Allah

Nice suçtan tez geçersin

Ne büyüksün Halîm Allah


Her bir işin rahmet ile

Bağışlarsın himmet ile

Davranırsın izzet ile

Ne büyüksün Halîm Allah


Gücün yeter bağlamazsın

Nârın ile dağlamazsın

Yol verirsin, eğlemezsin

Ne büyüksün Halîm Allah


Hilm u rıfkın pek ziyâde

Bağışlarsın nice vâde

Sen gelirsin her an yâde

Ne büyüksün Halîm Allah


İmhâl edersin de Mevlâ

Ihmâl eylemezsin aslâ

Ne vardır ki senden evlâ

Ne büyüksün Halîm Allah


El- Halîm (c.c.)

Suçluların cezasını hilmeyle geriye bırakan.


***


Ey âlemde tek şehinşah

Cümle mülkün ilk sahibi

Sensin elbet mâlik ilah

Sensin elbet tek sahibi


Şükür ince sırrı sezdim

Kalem alıp hakça yazdım

Nice kaşâneler gezdim

Sorup durdum yok sahibi...


Kime kalmış ipek fistan?

Kime ait bunca destan?

Kimindir bu bağ u bostan?

Nerde mal u mülk sahibi?...


Mahşer günü mizân durur

Kul neylemiş, n’etmiş görür

Kurt kuzuya hesap verir

Naçar kalmaz hak sahibi...


El-Azîm’e sığın dostum

Uyarmaktır seni kastım

Söz tükendi, bitti, sustum

O’dur şaşmaz ok sahibi...


El- Azîm (c.c.)

Pek azametli ve büyük olan.


***


Mağfiretin pek ziyâde

Ey el-Gafûr olan Rabbim

Senden gelir her müsâde

Ey el-Gafûr olan Rabbim


Yarlığarsın günahkârı

Dindirirsin âh u zârı

Söndürürsün yanan nârı

Ey el-Gafûr olan Rabbim


Her ahvâli gözleyensin

Engelleri düzleyensin

Esrârları gizleyensin

Ey el-Gafûr olan Rabbim


Kulun elbet bin hasmı var

Dostu sensen bir yas mı var?

Senden özge halâs mı var?

Ey el-Gafûr olan Rabbim


Suç defterim yırtıverdin

Günahlarım örtüverdin

Örtem diye örtü verdin

Ey el-Gafûr olan Rabbim


El- Gafûr (c.c.)

Mağfireti, bağışı çok olan.


***


Sana lâyıktır şükür

Ey eş-Şekûr ilâhım

Sana sonsuz teşekkür

Ey eş-Şekûr ilâhım


Sensin bire bin veren

Nice nimet gönderen

Yüzüm hakka döndüren

Ey eş-Şekûr ilâhım


İhsânına kör olan

Sözleri inkâr olan

Zâlimdir nankör olan

Ey eş-Şekûr ilâhım


Kuran sensin otağı

Çeken sensin sancağı

Sensin ihsân kaynağı

Ey eş-Şekûr ilâhım


Kim şükür kılmaz sana

Nâr u niranda yana

Şükreden can ver bana

Ey eş-Şekûr ilâhım


Eş- Şekûr (c.c.)

Kendi rızası için yapılan iyi işleri,

ziyadesiyle mükafatlandıran.


***


Yüceliğin düşündükçe

Aklım alev alıp yanar

Pervaneler gibi nâra

Apansızın dalıp yanar


Mâhî olur göllerinde

Bir kuş olur dallarında

Mecnun olur çöllerinde

Sevdâ ile dolup yanar


Vasfedemem yüce zâtın

Hallâkısın kainâtın

Hem zâhirsin, hem de bâtın

Ârif olan bilip yanar


A’zam bilir kul cirmini

Yâd eylemez hiç cürmünü

Lâkin gelir mahşer günü

Pek çâresiz kalıp yanar


Hak râhına gelmeyenler

Bir tek taat kılmayanlar

El-Aliyy’sin, bilmeyenler

Kurur, kadîd olup yanar


El- Aliyy (c.c.)

Pek yüksek olan.


***


Görsem bir karıncayı

“Allahu ekber!” derim

Hem güneşi, hem ayı

“Allahu ekber!” derim


Kara yerde gül biter

Lale ve sümbül biter

Her seher bülbül öter

“Allahu ekber!” derim


Çağlayıp akar sular

Dem çekiyor kumrular

Gönlüm imanla dolar

“Allahu ekber!” derim


Azâd ettin kuşumu

Kolay kıldın işimi

Secdeye kor başımı

“Allahu ekber!” derim


Münezzehsin duraktan

Hem yakından, ıraktan

El-Kebîr’sin yürekten

“Allahu ekber!” derim


El- Kebîr (c.c.)

Pek büyük olan.


***


Hıfz eyleyip lütf ile

Canları tutan Mevlâ

Kudretin gelmez dile

Gökleri çatan Mevlâ


Mâmûr eder harâbı

Yeşertirsin türâbı

Ey aşkının şarâbı

Cana can katan Mevlâ


Bilirsin ahvâlimi

Hoş görürsün hâlimi

Lakin azgın zâlimi

Nârına atan Mevlâ


Hâfızsın öne, sona

Akıllar ermez buna...

Ey cenneti kuluna

Bir hayra satan Mevlâ!..


Sensin elbet tek ilah

Hem de vallah ve billah

Ey Hafîz olan Allah

Kuluna yeten Mevlâ


El- Hafîz (c.c.)

Yapılan işleri bütün tafsilatıyla

tutan, her şeyi belli vaktine kadar âfet

ve belâlardan koruyan.


***


Yüce Hakk’ın katında,

Uygunsuz iş olur mu?

Her şey yerli yerinde,

Ayaklar baş olur mu?


Bak âleme rengârenk,

Her şey uygun, güzel, denk...

Kesilmez ki bu ahenk

Buzdan âteş olur mu?


Yağmur ile kar verir,

Kış verir, bahar verir.

Kanat ve rüzgâr verir;

Uçmayan kuş olur mu?


Bir can gibi, ruh gibi,

Bulunmaz ufkun dibi...

Âlemlerin sâhibi

Allah’a eş olur mu?


El-Mukît hep verirken,

Her yaptığın görürken;

Helal erzak dururken,

Haramdan aş olur mu?


El-Mukît (c.c.)

Yaratılmış her şeyin azığını veren.


***


Hesap günü hesâbı

Gören Hasîb ilahsın

Her bir şeyi ortaya

Seren Hasîb ilahsın


Cem edip ins ü cânı

Doğurursun figânı

Mahşer günü mizânı

Kuran Hasîb ilahsın


Emredersin hitâbı

Açarsın her kitâbı

Ahirette hesâbı

Gören Hasîb ilahsın


Yaşarsa isyân ile

Daima nisyân ile

Zâlimi efkân ile

Saran Hasîb ilahsın


Her hesâbı fark eden

Her müflisi terk eden

Ve kalpleri korkudan

Yaran Hasîb ilahsın


El-Hasîb (c.c.)

İşlerin tafsilat ve teferruatını en

ince ayrıntılarına kadar bilen. Her

şeyin hesabını soran.


***


Gel boyun bük ta’zim ile

El-Celîl’in huzurunda

Divan durur şahlar bile

El-Celîl’in huzurunda


Kim bir kelâm eyleyecek?

Bir tek sözü söyleyecek?

Can bilmem ki n’eyleyecek?

El-Celîl’in huzurunda...


Kime İblis delil olur

Onun hâli rezil olur

Kibirlenen sefîl olur

El-Celîl’in huzurunda


Kaçılacak mekan mı var?

Kurtulacak zaman mı var?

İtiraza imkân mı var?

El-Celîl’in huzurunda...


Bak geriye neyi kalır

Tüm vârını eller alır

Günahkarlar zelîl olur

El-Celîl’in huzurunda


El-Celîl (c.c.)

Celâdet ve ululuk sahibi olan.


***


Yâ Rabbî, günahkârım,

Kül oldum, nâra yandım...

Kerîmim sensin diye,

Ben bâbına dayandım.


Bir fayda yok işimde,

Tad kalmadı aşımda,

Neler gördüm düşümde;

Bin acıyla uyandım.


Ben bu akılsız seri,

Taşlara vuram bâri...

Gücendirdim o yâri,

Yâd u ağyârı andım.


İçip mihnet şarâbı,

Harâp ettim türâbı...

Su zannettim serâbı,

Lâin İblîs’e kandım.


Geçmemişse iş işten,

Vazgeçtim bu gidişten...

Kerîm’sin yeni baştan

Ben lütfuna inandım!..


El-Kerîm (c.c.)

Keremi ve mağfireti bol olan.


***


Bir gözcü var akşam sabah

Her ahvâli gözler durur

Yakındır şah damarından

Kullarını izler durur


O’dur gören, O’dur bakan

Her ahvâlin resmin çeken

Esrârına şâhid iken

Kerem edip gizler durur


Kâr etmezse fermân sana

Pek yakışır nîrân sana

Şifa vermez derman sana

Yârelerin sızlar durur


Gel başını sokma kuma

Düşme sakın uçuruma

Gizlenirim sandın ama

Arkandaki izler durur...


Er-Rakîb’den kaçılmaz ki

Bir başka yol seçilmez ki

Gassak, hamîm içilmez ki

Kevser seni özler durur...


Er-Rakîb (c.c.)

Bütün varlıklar üzerine gözcü olan,

işlerin tümünü murakabesi altında tutan.


***


El- Mücîb’e sığın dostum

O’ndan gelir hâcet sana

Hep bu sırrı hatırlatır

Bilsen nice âyet sana


Gün gelecek düşeceksin

İş bu hâle şaşacaksın

Hangi bâb’a koşacaksın,

Erişirse âfet sana?


İnkâr ile dolar isen

Hep isyâna dalar isen

Pörsüyüp de solar isen

Kim verecek devlet sana?..


Hak batılla çatışmaz mı,

Azgın nefis yatışmaz mı,

Tövbe için yetişmez mi,

Bunca uzun mühlet sana?


Bir kuş olsan uçamazsın,

Bir yudum su içemezsin.

Sultan olsan kaçamazsın,

Ölüm gelse şâyet sana...


El-Mücîb (c.c.)

Kendisine yalvaranların istekleri

veren, onlara icâbet eden.


***


Gel ey âdem sen gönlünü

Daraltıp da nâra yakma

Kulun kalbi sırça saray

Sakın yıkma, sakın yıkma


Her bir işi kolay eyle

Söyler isen hayır söyle

Kul padişah olur böyle

Ettiğini başa kakma


Engin olan gönül hoştur

Bin kanatla uçan kuştur

Şu dünyanın işi boştur

Bu zînete, nakşa bakma


Gel İblîs’i yâr eyleme

Âhiretin nâr eyleme

Her cefada zâr eyleme

Hemen bir isyana kalkma


O el-Vâsî’ seni seçsin

Cümle günâhından geçsin

Rahmetinle güller açsın

Bir azgın sel gibi akma


El-Vâsî’ (c.c.)

Geniş olan, müsâdesi bol olan.


***


Emr ü nehyi hikmet dolu

El-Hakîm’e yalvarırım

O korur bu kemter kulu

El-Hakîm’e yalvarırım


İşlerine hayrân olur

Yollarına kurbân olur

Ben daima giryân olur

El-Hakîm’e yalvarırım


O son verir hasretlere

Kavuşturur nimetlere

O girdirir cennetlere

El-Hakîm’e yalvarırım


Pek yücedir buyrukları

Sayısızdır uyrukları

Hep yükselir bayrakları

El-Hakîm’e yalvarırım


Dua kılar ben müdâvim

Huzurunda olur kâim

Eşiğinde durur dâim

El-Hakîm’e yalvarırım


El-Hakîm (c.c.)

Buyrukları ve bütün işleri hikmetli olan.


***


Seversin, sevilirsin

Ey el-Vedûd Allah’ım!

Durmadan övülürsün,

Ey el-Vedûd Allah’ım!


Senden özge yâr olmaz

Sevenlere zor olmaz

Münkir bahtiyâr olmaz

Ey el-Vedûd Allah’ım!


Sev bizi, sevdir bizi,

Sevindir cümlemizi...

Kaybettirme bu izi,

Ey el-Vedûd Allah’ım!


Âşıkların yârisin,

Gönüller dildârısın,

Canların gülzârısın,

Ey el-Vedûd Allah’ım!


İlâhî senin aşkın,

Sellerden daha taşkın...

Ko beni, kalam şaşkın,

Ey el-Vedûd Allah’ım!


El-Vedûd (c.c.)

İyi kullarını seven, sevilmeye

ve dostluğa hakkıyla layık olan.


***


El ermez, güç yetmez sana

Sen el-Mecîd’sin Allah’ım

Övgülerim bitmez sana

Sen el-Mecîd’sin Allah’ım


Canlara can olan sensin

Derde derman olan sensin

Azimü’ş-şân olan sensin

Sen el-Mecîd’sin Allah’ım


En doğru yol, yolun senin

Solmayan gül, gülün senin

Sultanlar da kulun senin

Sen el-Mecîd’sin Allah’ım


Kâfir sana isyân eder

Vâde dolar efgân eder

Cümle esmâ ilan eder

Sen el-Mecîd’sin Allah’ım


Münezzehsin hecelerden

Gündüzlerden, gecelerden

Yücesin en yücelerden

Sen el-Mecîd’sin Allah’ım


El-Mecîd (c.c.)

Şanı çok büyük ve çok yüksek olan.


***


Yerden tohum biter gibi,

Kullar çıkar mezârından.

Belki âh u vâh ederler,

Ayrı düşüp nigârından.


Nice kullar gelir geçer,

Azrailden bâde içer...

Âh sayısız kervan geçer,

El-Bâis’in pazarından.


Urba eskir, yen yırtılır,

Hak katında can tartılır...

Ok atılsa kim kurtulur,

Kalesinden, hisârından?..


İsrafil’in sûru çalar,

Âlemlere kaygı salar.

Kafir saçın, başın yolar;

Herkes kaçar civarından!..


Hep tarumâr olur bağlar

Kimi güler, kimi ağlar.

Böyle geçer nice çağlar,

Rab ayrılmaz nigârından...


El-Bâis (c.c.)

Ölüleri diriltip kabirlerinden çıkaran.


***


Gizli kalır sanma cürmün

Bir gören var, bir duyan var

Hâzır, nâzır, eş-Şehid’dir

Bir gören var, bir duyan var


Tenhalarda kalsan bile

Yapayalnız olsan bile

Bin sır ile dolsan bile

Bir gören var, bir duyan var


Nefse uyup hiç aldanma

Suçum gözden kaçar sanma

Her şey gelir geçer sanma

Bir gören var, bir duyan var


Kimse bilmez deme sakın

Cümle günahlardan sakın

Sana senden daha yakın

Bir gören var, bir duyan var


Defterleri açacaktır,

Orta yere saçacaktır,

Kim nereye kaçacaktır?

Bir gören var, bir duyan var


Eş-Şehîd (c.c.)

Her an ve her yerde hâzır ve nâzır olan.


***


Dağın taşın kurdu kuşu

El-Hakk diye çağırmaz mı?

Cefâ bulsa münkir kişi

El-Hakk diye çağırmaz mı?


Hem denizler, hem dalgalar

Hem asıllar, hem gölgeler

İdrak eden tüm bilgeler

El-Hakk diye çağırmaz mı?


Haber salsa, hemen varıp;

Kullar gibi boyun kırıp,

Padişahlar divan durup

El-Hakk diye çağırmaz mı?


Bâtıl ile olma hemdem

Sen de hakkı eyle mahrem

Nankör İblîs bile her dem

El-Hakk diye çağırmaz mı?


Öz canına vurma sekte,

Âkil ol da kalma şekte!..

Her ne varsa yerde gökte,

El-Hakk diye çağırmaz mı?..


El-Hakk (c.c.)

Varlığı hiç değişmeden duran.


***


Yâ Rabbî sen ne güzel

Bir Vekîl’sin kuluna...

Hâcetini görürsün,

Çağırırsın yoluna...


Aç ve açık koymazsın,

Üryân edip soymazsın,

Suçlarını saymazsın,

Kaptırmazsın seline.


Etmezsin yâd’a muhtaç,

Bırakmazsın onu aç,

Verirsin nice miraç,

Bir de berât, eline...


Çâresi bitip gitse

Ümîdi yitip gitse

Gemisi batıp gitse

Bindirirsin salına...


Kul düşerse ardına

Devâ gelir derdine

Girer cennet yurduna

Hem salına salına...


El-Vekîl (c.c.)

İşlerini kendisine bırakanların işini

düzelten ve her şeyin iyisini temin eden.


***


Ey âdem görmez misin,

El-Kaviyy’nin gücünü?

Şu sonsuz âlemlerin,

Düzer durur göçünü...


Hem zerreler yaratır,

Hem kürreler yaratır.

Hem hücreler yaratır;

Dahi başın saçını...


İrfânı tükenmez ki,

Fermânı tükenmez ki,

Dermânı tükenmez ki,

Verirse ilâcını...


Bunları yazmak için,

Gücü yetmez kalemin.

Kaviyy bütün âlemin,

Yıkar taht u tâcını!..


Ey âdem pek nâçarsın,

Defterini açarsın...

Sen nereye kaçarsın,

Örtmez ise suçunu?..


El-Kaviyy (c.c.)

Pek güçlü olan.


***


Ey kuvveti, kudreti

Azâbı çetin Allah

Sâde senden korkulur

Gazâbı çetin Allah


Sana karşı gelinmez

Vermez isen alınmaz

Katında sır bulunmaz

Hesâbı çetin Allah


İşlerinde şaşmazsın

Kimseye danışmazsın

Boş yere konuşmazsın

Hitâbı çetin Allah


Hükmün iptâl edilmez

Haram, helâl edilmez

Sana suâl edilmez

Cevâbı çetin Allah


Can senin, canân senin

Kul senin, sultan senin

En yüce ferman senin

Bildim, el-Metîn Allah


El-Metîn (c.c.)

Çok sağlam olan.


***


Ey Veliyy sen verirsen

Derde derman ne lâzım

Bana yeter bu sevda

Tâc-ı sultan ne lâzım


Neyleyim mâl u mülkü

Oyalar cümle halkı

İsyâna sebep belki

Bağ u bostan ne lâzım


Kulluğun izzet bana

En yüce kuvvet bana

Ne lâzım devlet bana

Şöhret ü şan ne lâzım


Gönül kuşum dalına

Konup gülsün, gülüne...

Kurban olsun yoluna

Kuluna can ne lâzım


Aşığın coşar gelir,

Dağları aşar gelir...

“Gel!” desen koşar gelir

Başka ferman ne lâzım...


El-Veliyy (c.c.)

İyi kullarına, gerçek mü’minlere dost olan.


***


Hep hamd ile tesbih eder

El-Hamîd’im sensin derim

Yanlış sözü tashih eder

El-Hamîd’im sensin derim


Seher vakti yaşlar döker

Gönlü hicran ile yakar

Meleklerle zikir çeker

El-Hamîd’im sensin derim


Açan cümle güller ile

Yapraklarla, dallar ile

Boyun bükmüş kullar ile

El-Hamîd’im sensin derim


Emrine râm olur felek

Divan durur her bir melek

Ancak sana varır dilek

El-Hamîd’im sensin derim


Şu övgüler yetmez sana

Şu sevgiler yetmez sana

Yetmez sana meth ü senâ

El-Hamîd’im sensin derim


El-Hamîd (c.c.)

Her türlü hamd ve övgüye layık olan.


***


Çöllerde kaç kum tanesi

Deryada kaç dalga vardır?

Dalgalarda kaç damla var,

Damlada kaç gölge vardır?!..


Kaç kuş uçar semâlarda,

Kaç yıldız var fezâlarda,

Kaç hücre var âzâlarda,

Hücrede kaç halka vardır?!..


Yaprakları sayan var mı?

Erzakları sayan var mı?

Evrakları sayan var mı?

Kaç yazı, kaç belge vardır?!..


Feleklerin sayısı ne?

Meleklerin sayısı ne?

Dileklerin sayısı ne?

Kaç yasa, kaç ilke vardır?!..


Muğnî olan Allah bilir

Muhyî olan Allah bilir

Muhsî olan Allah bilir

Kaç âlem, kaç bölge vardır...


El-Muhsî (c.c.)

İstisnasız her şeyin tek tek sayısını bilen.


***


Hiç örneksiz vâr edersin

Sen el-Mübdi’ ilâhımsın

Gönlüm sana yâr edersin

Sen el-Mübdi’ ilâhımsın


İstemezsen mecâl olmaz

Bunda farz-ı muhâl olmaz

Hikmetinden suâl olmaz

Sen el-Mübdi’ ilâhımsın


Nâra yanıp feryâd eden,

Her varlığı imdâd eden...

İbdâsını isbat eden

Sen el-Mübdi’ ilâhımsın


Cümle âlem senden nişan

“Kün” emrinle doğdu cihan

Senindir hep izzet ü şan

Sen el-Mübdi’ ilâhımsın


İcâtların çoktur senin

Her örneğin tektir senin

Hiç benzerin yoktur senin

Sen el-Mübdi’ ilâhımsın


El-Mübdi’ (c.c.)

Bütün mahlukatı maddesiz ve

örneksiz olarak ilk baştan yaratan.


***


Gül solar, bülbül susar

Erişir vakt-i hazân

Bir acîb rüzgar eser

Tersine döner zaman


Bomboş kalır kucaklar

Sönüp gider ocaklar

Boyun büker çiçekler

Âlemin hâli yaman


Karlı dağlar aşılmaz

Hiç yollara düşülmez

Hak işidir, şaşılmaz

Böyle yazmıştır yazan


Bitince kıyl u kaller

Tükenince mecaller

Arz olur cümle haller

Kiminde doğar efgân


Muid cisme can verir

Varlığa imkan verir

Dünyada zaman verir

Mahşerde kurar mîzân


El-Muid (c.c.)

Yaratılmışları yok ettikten sonra

tekrar yaratan.


***


Sen yorarsın her düşü

Ey el-Muhyî ilâhım

Diriltirsin ölmüşü

Ey el-Muhyî ilâhım


Cenîne can verirsin

Damar ve kan verirsin

Derde derman verirsin

Ey el-Muhyî ilâhım


Her himmet senden gelir

Her izzet senden gelir

Âfiyet senden gelir

Ey el-Muhyî ilâhım


Saran sensin yâreyi

Veren sensin çâreyi

Ak edersin kâreyi

Ey el-Muhyî ilâhım


Yol hep senin yolundur

Tuttuğum dal dalındır

Ahmet aciz kulundur

Ey el-Muhyî ilâhım


El-Muhyî (c.c.)

Can bağışlayan, dirilten, sağlık veren.


***


Rûhu çekip alırsın,

Ey el-Mümît Allah’ım.

Tek bâkî sen kalırsın,

Ey el-Mümît Allah’ım...


Ol dersin oldurursun,

Goncayı soldurursun.

Nisyâna daldırırsın,

Ey el-Mümît Allah’ım...


Dolar elbet bu vâde,

Son bulur her ifâde...

Kimse gelmez imdâde,

Ey el-Mümît Allah’ım...


Emreder Azrail’e,

Üfletirsin kandile...

Al canımı rıfk ile,

Ey el-Mümît Allah’ım...


Senindir her izz ü şan,

Mahşerde gelir ferman:

Ölüm bile verir can,

Ey el-Mümît Allah’ım...


El-Mümît (c.c.)

Ölümü yaratan, öldüren.


***


Seher vakti öten bülbül

Zikrediyor el-Hayy diye

Gül, menekşe, lâle, sümbül

Zikrediyor el-Hayy diye


Gökte uçan kuşlar dahi

Dağlar ile taşlar dahi

Gözden akan yaşlar dahi

Zikrediyor el-Hayy diye


Tek yârisin ermişlerin

Gönlü sana vermişlerin

Boyun bükmüş dervişlerin

Zikrediyor el-Hayy diye


Senden gelir binbir nidâ

Kul canını kılar fedâ

Muhtâç imiş şâh u gedâ

Zikrediyor el-Hayy diye


Ayak iken baş olanlar

Nâhoş iken hoş olanlar

Aşkınla sarhoş olanlar

Zikrediyor el-Hayy diye


El-Hayy (c.c.)

Diri olan, her şeyi bilen ve her

şeye gücü yeten.


***


Cesede rûh üfleyip

Kaldıran Kayyûm Allah

Sadece “kün” deyip de

Olduran Kayyûm Allah


Zahirdir gücün dâim

Her şey seninle kâim

Kul suça olsa nâdim

Güldüren Kayyûm Allah


Uğratmayıp kahrına,

Şifa katıp zehrine,

Ârifi aşk bahrine,

Daldıran Kayyûm Allah


Eyleyip müsâdeler,

Verip nice vâdeler,

Can havzından bâdeler

Dolduran Kayyûm Allah


Kulunun her hâlini

Bilirsin ahvâlini

Şaşırmışsa yolunu

Bulduran Kayyûm Allah


El-Kayyûm (c.c.)

Gökleri, yeri ve her şeyi tutan.


***


Mahpesinden kaçılmaz

El-Vâcid’sin yâ Rabbi!..

Hudûdundan geçilmez

El-Vâcid’sin yâ Rabbi!..


Kim nerdedir bilirsin,

Hiç aramaz, bulursun!

Sorgulara alırsın...

El-Vâcid’sin yâ Rabbi!..


Kuş olsam uçuş mu var?

Bir yana kaçış mı var?

Senden gizli iş mi var?

El-Vâcid’sin yâ Rabbi!..


Kurtulan yok elinden,

Yakalarsın kolundan!..

Kim azad olur senden,

El-Vâcid’sin yâ Rabbi!..


Zincirine bağlama,

Nârın ile dağlama,

Cehennemde eğleme,

El-Vâcid’sin yâ Rabbi!..


El-Vâcid (c.c.)

İstediğini istediği vakitte bulan.


***


Ya Rabbi ne olursun

Nûrumu nâr eyleme!..

Ömrümü gamla dolmuş

Leyl ü nehâr eyleme


Görülür hep nişânın

Ma’budusun cihânın

Büyüktür kadr ü şânın

Beni nâçâr eyleme


Sen sabrımı cemîl et

Yüce hakkı delîl et

Hem kendine halîl et

İblîs’e yâr eyleme


El-Mâcid olan sensin

Ruhlara dolan sensin

Her şeyi bilen sensin

Gönlümü dar eyleme


Bu nice bir yaradır

Nice derman aratır

Bakma yüzüm karadır

Kem bir nazâr eyleme


El-Mâcid (c.c.)

Kadri büyük, keremi bol olan.


***


“Hüvallahu ehad” derim

Vâhid olan sensin Allah

Başka bir “tek” var mıdır ki?

Vâhid olan sensin Allah


Sana asla şerik olmaz,

Müşrik olan yolu bulmaz.

Senden özge kimse kalmaz,

Vâhid olan sensin Allah


Ortağın yok, eşin yoktur,

Sonun yoktur, başın yoktur,

Faydasız bir işin yoktur,

Vâhid olan sensin Allah


Cümle vârı çift yarattın,

Birbirine zıt yarattın.

Sen sayısız zât yarattın

Vâhid olan sensin Allah


Şaşırsak da bazı bazı

Hep bulalım doğru izi

Ehl-i Tevhîd eyle bizi

Vâhid olan sensin Allah


El-Vâhid (c.c.)

Tek olan.


***


Ey halaskâr arayan

Es-Samed Allah yeter

Ey kisb ü kâr arayan

Es-Samed Allah yeter


Dalında açan güle,

Ötüp duran bülbüle,

Yaratılmış her kula,

Es-Samed Allah yeter


Gül ü gülzâr arayan

Hoş rüzigâr arayan

Gönlüne yâr arayan

Es-Samed Allah yeter


Ahvâlimiz sorandır

Erzâkımız verendir

Bâbı açık durandır

Es-Samed Allah yeter


Ahmed’in O’dur kastı

Gayrıdan ümit kesti

İstemez başka dostu

Es-Samed Allah 


Es-Samed (c.c.)

Sığınacak tek dayanak 


***


Kim yakacak ateşleri

Söndürürse Kâdir Allah

Kim söndürür ateşleri

Yandırırsa Kâdir Allah


Aylar doğar gecelerden

Sesler gelir hecelerden

Kim çıkarır yücelerden

İndirirse Kâdir Allah


Yakın ol der ıraklara,

Nurlar saçar yüreklere

Kim indirir buraklara

Bindirirse Kâdir Allah


Uzak olur pîr ü paktan

Kurtulamaz bir tuzaktan

Kim hidayet eder haktan

Döndürürse Kâdir Allah


Nerde gezer gönül kuşu

Nasıl görür bunca düşü

Kim akıtır gözden yaşı

Dindirirse Kâdir Allah


El-Kâdir (c.c.)

Her şeye gücü yeten, her

istediğini yapmaya kâdir olan.


***


Kul padişah olsa bile

Elindedir kudret senin

Firavn olan hep benim der

Bilmez izz u devlet senin


Vardır buna binbir delîl

Münafıktır asıl zelîl

Muktedir’sin, sensin Celîl

Sen Azîz’sin, izzet senin


Şu dünyada şâh u gedâ

Hepsi senden eyler ricâ

Ya Rab sana canlar fedâ

Güç senindir, haşmet senin


İsyan eder zaman zaman

Kul şaşırır bilmez aman

İş bu sözde yoktur güman

Verirsin ya, mühlet senin


Kim kibr ile çalım satar

Hem malına haram katar

Kârun gibi yere batar

Hüküm senin, hikmet senin


El-Muktedir (c.c.)

Kudret ve kuvvet sahipleri üzerinde

istediği gibi tasarruf eden.


***


Ey daima önde duran

Bâki kalan ulu Mevla

Ey olduran, ey onduran

Şâfi olan ulu Mevla


Ey dil ehli zâkirleri

Şol yüreği tâhirleri

Her işinde mâhirleri

Öne alan ulu Mevla


Dilersen baş edip pâyı

Öğretirsin her esmâyı

Şah eyleyip bir gedâyı

Yüce kılan ulu Mevla


Ey Yusuf’u dildâr eden

Zindanını gülzâr eden

Ey lütfunu ızhâr eden

Gamı silen ulu Mevla


El-Mukaddim sensin elbet

Senindir her türlü devlet

Günahkârım, kıl hidâyet

Sensin bilen ulu Mevla


El-Mukaddim (c.c.)

İstediğini ileri geçirip, öne alan.


***


Güneş batar, kervan geçer

Gerilerde kalan benim

Bahçelerde güller açar

Boynu bükük solan benim


Nasıllarda, nicelerde

Kalmışım ben gecelerde

Pervaz için yücelerde

Hülyalara dalan benim


Malik olmam hiç bir şeye

Bir sevince, bir neşeye

Geçip gitti ömrüm diye

Saçlarını yolan benim


Yâd elinde garip gezen

Bazı bazı sırrı sezen

Mezarını kendi kazan

Yapayalnız ölen benim


El-Muahhir geri kılar

İster ise zârî kılar

Dilerim ki yâri kılar

Gör o vakit gülen benim


El-Muahhir (c.c.)

İstediğini geri koyan, arkaya bırakan.


***


Şu âlemde her bir şeyin

Bir sonu var, bir başı var

Lâkin Allah el-Evvel’dir

O’ndan gelir her bir karar


Kendinden başkası yoktu

Murâd edip şöyle baktı

Âleme bir can bıraktı

Verdi nice fayda, zarar


Kuyusunun yoktur dibi

O’dur mülkün tek sâhibi

Âkil olan Yûnus gibi

Abdal olur, O’nu arar


O’nun nûru söndürülmez

Kaldırdığı indirilmez

Kararından döndürülmez

Mizan kurup, hesap sorar


Her evvelden evvel’dir o

Ebeddir o, ezeldir o

Her güzelden güzeldir o

Kim demiş ki bir eşi var?


El-Evvel (c.c.)

Başlangıcı olmayan, ilk olan.


***


El-Âhir’dir bâkî kalan

Gayrısı hep hayâl imiş

Ömür denen şu muamma

Upuzun bir melâl imiş


Fenâ bulur gelen bunda

Bir çâre yok şu cihanda

Hiç ölmemek fikri, canda,

Bir arzû-yi muhâl imiş


Şu dünyada n’ider, n’eyler

Paşalar, ağalar, beyler?..

İnsanoğlu her ne söyler;

Sadece kıyl u kâl imiş...


Âhir O’dur, yoktur sonu

Yarattığı her şey fânî

Künhüne varılmaz, bunu

Sorup durmak vebâl imiş...


Dû cihanda âşıkların

Ol âşık-ı sâdıkların

Yüce hakka lâyıkların

Tek murâdı visâl imiş...


El-Âhir (c.c.)

Bitişi olmayan, son olan.


***


Kalbin gözü kör olmuşsa

Görmez olur âşikârı

Ez-Zâhir’e teslim olmaz

Hiç anlamaz nevbahârı


Gül gülistan nedir bilmez

Bağ u bostan nedir bilmez

Bunca destan nedir bilmez

Ne gül görür, ne gülzârı


Âkil olan boyun büker

Kalp gözünü açıp bakar

Bu kervânı kimler çeker

Kim estirir rüzigârı?


İman ile dolan kullar

Hikmetine dalan kullar

Hakka teslim olan kullar

Dû cihânın bahtiyârı


Yağmur yağar, su akarmış

Kulak duyar, göz bakarmış

Hakka delil, her ne varmış

Bırak artık şu inkarı...


Ez-Zâhir (c.c.)

Açıkca bilinen, âşikâr olan.


***


Ey tohum tânesinde

Bağ u bostan gizleyen...

Bir damlanın içinde

Bin bir umman gizleyen...


Her şey seni zikirde,

Sen varsın her fikirde...

Ey muhlis bir fakirde,

Şöhret-i şan gizleyen!..


Sensin elbet ilâhî,

Yüceden yüce dâhî...

Derdin içinde dahî,

Nice derman gizleyen...


Kalırım kan içinde,

Âh u efgân içinde...

Ey bir hicrân içinde,

Nice zindan gizleyen...


Sensin elbet felâhım,

Dahi sulh u salâhım...

Ey el-Bâtın ilâhım,

Ey canda can gizleyen!..


El-Bâtın (c.c.)

Gizli olan.


***


O’nun kudret elindedir

Kâinatın idâresi

O el-Vâlî Rabbımızdır

Hiç yıkılmaz mâmûresi


Her verdiği yükü çekmek

Gösterdiği ize bakmak

Fermanına boyun bükmek

Âlemlerin tek çâresi


Eşyalara O ad verir,

Semalara kanat verir...

Başka başka bir tad verir,

Meyvelerin üsâresi


Emrine râm olur fezâ

Feleklerde olmaz nizâ’

Gösterirler emre rıza

Her varlığın her pâresi


Vâlîlerin vâlisi O

Her kulunun hâmisi O

Mübdî’si O, Hâdî’si O

Olmaz asla bir kâresi...


El-Vâlî (c.c.)

Her şeyi tek başına idare eden.


***


Yalvarırım her dem sana

Müteâlî ilâhımsın

Muhtaç durur âlem sana

Müteâlî ilâhımsın


Ne gençsin ne kocasın sen

Yücelerden yücesin sen

Kimse bilmez nicesin sen

Müteâlî ilâhımsın


Akıl, fikir, izan almaz

Büyüklüğün dile gelmez

Esrârını kimse bilmez

Müteâlî ilâhımsın


Senin künhün bilinmezmiş

Yazdıkların silinmezmiş

Bir benzerin bulunmazmış

Müteâlî ilâhımsın


Vasfedemez sözler seni

Hiç göremez gözler seni

Ârif olan özler seni

Müteâlî ilâhımsın


El-Müteâlî (c.c.)

Aklın mümkün gördüğü her

şeyden, her hâl ve tavırdan

münezzeh olan.


***


Hamdederim, şükrederim

El-Berr gibi ilâhım var

Dâim onu zikrederim

El-Berr gibi ilâhım var


Zor vermeyen Hüdâ o’dur

Hor görmeyen Hüdâ o’dur

Kalp kırmayan Hüdâ o’dur

El-Berr gibi ilâhım var


Ün bağışlar, şan bağışlar

Apaydınlık gün bağışlar

Bir verene bin bağışlar

El-Berr gibi ilâhım var


Düşünsem bir hayrı şâyet

Kılar ona bin inâyet...

İhsanına yok nihayet,

El-Berr gibi ilâhım var


Bahşişi bol Mevlâ’dır O

Her evlâdan evlâdır O

Âlâlardan âlâdır O

El-Berr gibi ilâhım var


El-Berr (c.c.)

Kulları hakkında iyiliği ve

bahşişi bol olan.


***


A kul vâde gelip çatar

Günâhından tövbe eyle

Bunca cürm ü isyan yeter

Günâhından tövbe eyle


Gâfil olma nakşa dalıp

Durma burda şaşkın kalıp

Seher vakti secde kılıp

Günâhından tövbe eyle


Gözyaşların aksın içe

Meyil verme sakın hiçe

Dön sırtını binbir suça

Günâhından tövbe eyle


Vakt-i hazân erişecek

Kurt kuzuya karışacak

Suçlu suçsuz görüşecek

Günâhından tövbe eyle


Ko geceyi, sabaha dön

Pek müstakîm bir râh’a dön

Tevvâb olan Allah’a dön

Günâhından tövbe eyle


Et-Tevvâb (c.c.)

Tövbeleri kabul eden.


***


Bunca zulmü işleyenler

Bir Müntakîm yok mu sanır?

İşkenceye başlayanlar

Bir Müntakîm yok mu sanır?


Önünde diz büktürürken

Masuma kök söktürürken

Gözyaşları döktürürken

Bir Müntakîm yok mu sanır?


Vurup kırar peymâneyi

Harap eyler kaşâneyi

Yakar durur pervâneyi

Bir Müntakîm yok mu sanır?


Eşkıyâdır, pazârımda...

Bir taş komaz hisârımda

Rahat vermez mezârımda

Bir Müntakîm yok mu sanır?


Aklı olan, tutulmadan,

Gayyalara atılmadan,

Nâr ehline katılmadan,

Müntakîm’i hemen tanır!


El-Mütakîm (c.c.)

Suçluları adaletiyle cezalandırıp intikam alan.


***


Ya Rab, gazap eyleme

Ben nice günahkârım

N’olur azap eyleme

Hep isyan oldu kârım


Can verdi gönül kuşum

Kan ile doldu yaşım

Bin dert ile sarhoşum

Tükenmez âh u zârım


İblisi yâr eyledim

Yâd’ı civâr eyledim

Terk-i diyâr eyledim

Hiç kalmadı karârım


Umudum serap oldu

Savrulan türap oldu

Gülşenim harap oldu

Hazân oldu baharım


El-Afüvv affın yüce

Lütfunla bitsin gece

Kalmasın bir bilmece

Sensin benim ezkârım


El-Afüvv (c.c.)

Affı ve rahmeti çok olan, bağışlayan.


***


Küçük kuşa alçacık bir

Dal verirsin yâ ilâhî!

Çırpınırsa deryâda kul

Sal verirsin yâ ilâhî!


Sen haddini aşmışlara

İsyan ile taşmışlara

Yine acır, şaşmışlara

Yol verirsin yâ ilâhî!


Sensin cana canlar katan,

Her efkârı kalpten atan...

Dallarında bülbül öten,

Gül verirsin yâ ilâhî!


Sevdan ile dolmuşsa öz

İçi ateş dolu bir köz...

Ağız, burun, kulak ve göz,

El verirsin yâ ilâhî!


Kaybolmuşu sensin bulan

Hem Raûf u Rahmân olan

Esmân ile zikir kılan

Dil verirsin yâ ilâhî!..


Er-Raûf (c.c.)

Pek acıyan, lütuf ve

merhametle pek esirgeyen.


***


Ben önünde boyun büker,

Hep “el mülkü lillah” derim...

Yâ Rab malım olmaz benim,

Emânettir billah derim...


Acziyet hep kulundadır,

Bu kemter kul yolundadır.

Senin kudret elindedir,

Hem gece, hem sabah derim...


Ne hikmetler saklı bunda,

Her şey senin avucunda...

Yâ ilâhî dû cihanda

Lütfet bize felah derim...


Sensin arzu, sensin meram

Kudretine isyan haram...

Tüm melekler emrine râm;

Sensin melîk ilâh derim.


Tek hünkârım, şehinşâhım,

Sensin benim padişâhım...

Ey Mâlikü’l-Mülk ilâhım,

Gece gündüz Allah derim...


Mâlikü’l-Mülk (c.c.)

Mülkün ebedi sahibi olan.


***


Şükür yâ Rab bu ikrârım

Tâ yürekten, candan gelir

Bu imandır bütün kârım

Her sevincim ondan gelir


Kâm alınan günden değil

Arkalardan, önden değil

Mâl u mülkten, ünden değil

Bütün şeref dinden gelir


Kün emrinle döner devran

Veren sensin derde derman

Padişahsın asıl ferman

Senden özge kimden gelir?


İsmi bilen, müsemmâyı

Bilir elbet, nâr u nâyı...

Sen öğrettin her esmâyı

Senin esmân önden gelir


Yâ Rab eksik değil tamsın,

Arzulanan tek meramsın.

Zü’l- Celal-i ve’l-İkram’sın,

Fazl u kerem senden gelir...


Zü’l- Celal-i ve’l-İkram (c.c.)

Her türlü büyüklüğün, her türlü

keremin sahibi olan.


***


Sen el- Muksıt’sın Allah’ım,

İşin belli kemâlinden.

Sensin yüce padişâhım;

Rûhum titrer celâlinden!..


Lâ mekanda duran sensin,

Her saati kuran sensin,

Kuluna can veren sensin,

Haberdârsın her hâlinden.


Ne hoş açar dalında gül,

Sarhoş olur göz ve gönül...

Fıtratını bozarsa kul,

Kurtulur mu vebâlinden?!..


Sahibisin sen her rengin,

Dâim süren bu ahengin.

Bulunmaz ki senin dengin,

Korkulmaz mı suâlinden?!..


Ey işleri uygun ilah,

Ver bizlere sulh u salah...

Sende huzur, sende felah;

Sevdâ doğar cemâlinden...


El-Muksıt (c.c.)

Bütün işleri birbirine uygun

ve denk yapan.


***


Bin hücreyi bir lâhzada

Sen cem edersin ey Câmî’...

Âlemlerde olan şeyi

Sen cem edersin ey Câmî’...


Bir bakmalı gonca güle

Nimetlerin gelmez dile

Su verirsin İsmail’e

Zemzem edersin ey Câmî’...


Sana varır bütün izler

Her vâr olan seni izler

Sen cesede rûhu gizler

Mahrem edersin ey Câmî’...


Can verirsin cansız taşa

Gücün yeter her bir işe

Taneleri kurda kuşa

Sen yem edersin ey Câmî’...


Diriltirsin ölmüşleri

Yeşertirsin solmuşları

Sen çâresiz kalmışları

Hemdem edersin ey Câmî’...


El-Câmî’ (c.c.)

İstediğini, istediği yerde

toplayan, bir araya getiren.


***


Çırılçıplak doğdum diye,

Kundaklara saran sensin...

Gücüm yetmez hiç bir şeye,

Erzakımı veren sensin.


Bilirsin sen şu muhtâcı,

Bitmez iken ihtiyâcı,

Verip ona taht u tâcı,

Köşkü saray kuran sensin.


Noksan olmaz nîmetinde

Nice sır var hikmetinde

Fânilere cennetinde

Ebed mührü vuran sensin


Sen Ganîyy’sin, biz fakîriz,

Sen yücesin, biz hakîriz...

N’olur bize etme ta’riz;

Hâlimizi soran sensin.


Kerem eyle ey haznedâr,

Dû cihânı eyleme dar

Himmet edip kıl bahtiyâr,

Aczimizi gören sensin...


El-Ganîyy (c.c.)

Çok zengin olan.


***


El-Muğnî’dir fakir kulu

Şâkir kılar, zengin eder

Üç kuruşsuz bir yoksulu

Mâhir kılar, zengin eder


Aydınlatır semâsını

Hep çoğaltır senâsını

Öğretir de esmâsını

Zâkir kılar, zengin eder


Tutar canı zaptettirir

Gönlü Hakk’a raptettirir

Yoksulluğa sabrettirir

Sâbir kılar, zengin eder


İblis ile dolaştırmaz

Vahşilerle dalaştırmaz

Bir pisliğe bulaştırmaz

Tâhir kılar, zengin eder


İhsân eder cennetini

Verir nice devletini

Cömertlerin izzetini

Zâhir kılar, zengin eder


El-Muğnî (c.c.)

İstediğini zengin eden.


***


Ansızın bir rüzgar eser

Viran eder kaşâneyi

Hiç geride kalmaz eser

Rab kırarsa peymâneyi


Engel olsa geçemezsin

Bir yudum su içemezsin

Hiç bir yere kaçamazsın

Nâra yakar pervâneyi


Arzuların hayâl olur

Dilin susar hep lâl olur

Her sevincin melâl olur

Andırırsın divâneyi


Bu engel ne deme sakın

Ol yine sen, Hak’ka yakın

Teker teker dizmek için

Dağıtırsa dür dâneyi


Zor çözülür bu muammâ

Bir hikmeti yoktur sanma

El-Mânî’dir yıkar amma

Sonra yapar virâneyi


El-Mânî’ (c.c.)

İstediği şeye mani olan.


***


Ed-Dâr olan Allah’ımız

Hikmetinle zarar senden

Sen yarattın hayr u şerri

Her bir işte karar senden


Mihnet, belâ senden gelir

Cevr ü cefâ senden gelir

Türlü ezâ senden gelir

Kim bir hesap sorar senden


Sensin viran eden bağı

Aşılmaz kılarsın dağı

Söndürürsün her çerağı

Kul çâreler arar senden


Hasta eder, yatırırsın

Bin dertlere batırırsın

Başa neler getirirsin

Gam satılan pazar senden


Ey ed-Dâr’ım verme zarar

Can daima lütfun arar

Senden gelir kavl ü karar

Melûl mahzun nazar benden


Ed-Dâr (c.c.)

Hikmetiyle elem ve zarar verici

şeyler yaratan.


***


Çok düşersin şu dünyada,

Kim kaldırır yerden seni?

Elin ermez, gücün yetmez

Kim kurtarır şerden seni?


Çok söyledin küfür sözler,

Pak etmezdi tüm denizler...

Kerem edip kim temizler,

Günahlardan, kirden seni?


Ateşleri yandıran kim?

Gökten suyu indiren kim?

Ağrıları dindiren kim?

İyi eder birden seni...


Geçirirse ince sırat,

Bilmezsin bu nice berat...

Cehennemden eder azat,

Bak çıkartır nerden seni.


En-Nâfi’ye senâlar et,

Boyun büküp duâlar et,

Bin ümitle ricâlar et,

Ayırmasın yârden seni...


En-Nâfi (c.c.)

Hayır ve menfaat verici şeyler yaratan.


***


İman nûru bulmayanın

Gülü olmaz, hârı olur

Zulmet içre kalır dâim

Hiç bitmeyen zârı olur


Yüce Hakk’ı bilmeyenin

Doğru yola gelmeyenin

Hiç bir taat kılmayanın

Nûru olmaz, nârı olur


Hak yaratır cümle vârı

Hemi nûru, hemi nârı

Kim tanımaz o dildârı

Cümle ziyan kârı olur


Yüce Hak’tan âr edenin

Her pazarda kâr edenin

Ol en-Nûr’u yâr edenin

Taht u tâcı, şârı olur


O’na candan gelir sefâ

Ebediyyen bulmaz cefâ

Kim kılarsa yâre vefâ

Firdevs onun dârı olur


En-Nûr (c.c.)

Âlemleri nurlandıran.


***


Tut elimden, kaldır beni

Sen el-Hâdî ilâhımsın

Nûrun ile doldur beni

Sen el-Hâdî ilâhımsın


Bakma yüzüm karasına

Koyma müflis sırasına

Kat dostların arasına

Sen el-Hâdî ilâhımsın


Ne yol bilir, iz bilirim

Eğrileri düz bilirim

Bahar gelir, güz bilirim

Sen el-Hâdî ilâhımsın


Nûrun olmaz ise eğer

Yurduma hep nârın yağar

Senin aşkın cana değer

Sen el-Hâdî ilâhımsın


Muhammed’dir can tabîbi

Kılavuz kıl ol habîbi

Sensin kulun tek sahibi

Sen el-Hâdî ilâhımsın


El-Hâdî (c.c.)

Hidayete ve doğru yola erdiren.


***


Misilsiz icâd eden

El-Bedî’ ilah sensin

Her şeye imdât eden

El-Bedî’ ilah sensin


Gülşenler açıp duran

Cevherler saçıp duran

Binlerce âlem kuran

El-Bedî’ ilah sensin


Ağıza tat verirsin

Kuşa kanat verirsin

Nice hayat verirsin

El-Bedî’ ilah sensin


Senindir ince sırlar

Günler, aylar, asırlar

Hiç bulunmaz kusurlar

El-Bedî’ ilah sensin


Ayetler bildirirsin

Hayrete daldırırsın

Olmazı oldurursun

El-Bedî’ ilah sensin


El-Bedî’ (c.c.)

Örneksiz, misilsiz, hayret verici

nice âlemler icad eden.


***


Nerde İrem bağları

Kavm-i Âd, kavm-i Semûd

Nerde Âdem ve İdris

Nerde İbrahim ve Hûd


Ne Musa kaldı şimdi

Ne İsa kaldı şimdi

Ne Yahya kaldı şimdi

Ne Süleyman, ne Dâvud


Hâneler harap oldu

Yıkıldı türap oldu

Suları serap oldu

Kalmadı şimdi mevcut


Çardak yıkıldı gitti

Çiçekler soldu gitti

Meyler döküldü gitti

Son buldu arzu, ümit


Her şeyi bilen sensin

Canları alan sensin

Ebedî kalan sensin

El-Bâkî olan Vedûd


El-Bâki (c.c.)

Varlığının sonu olmayan.


***


Kâr eyledim demesin,

Alıp satan demişler...

Mâl u servet içine,

Haram katan demişler...


Bir çıplağın nesi var?

Kundurası, fesi var...

Üç beş günlük sesi var;

Emâneten demişler...


Anla sebep nedendir,

Mal, Vâris’e gidendir.

Bir kaç arşın kefendir,

Kula yeten demişler...


Sığmaz ölüm, bir kayda,

Ok nasıl durur yayda?

Karun olsan ne fayda,

Kimdir batan demişler...


Emanet malla bil ki,

Oyalar cümle halkı.

Allah’tır bütün mülkü

Elde tutan demişler...


El-Vâris (c.c.)

Servetlerin gerçek sahibi olan.


***


Ortağın yok, eşin yok

Er-Reşid ilah sensin

Faydasız bir işin yok

Er-Reşîd ilah sensin


Tedbirde yanılmazsın

Takdirde yanılmazsın

Boş yere anılmazsın

Er-Reşîd ilah sensin


Arzumuz ümîdimiz

Mâhımız, hurşîdimiz

Can içre mürşîdimiz

Er-Reşîd ilah sensin


Affedip berat veren

Uçmaya kanat veren

Dosdoğru sırat veren

Er-Reşîd ilah sensin


Sırrının yoktur sonu

Ârifler anlar bunu

İsterim senden seni

Er-Reşîd ilah sensin


Er-Reşid (c.c.)

Bütün işleri ezeli takdirine uygun bir nizam ve

hikmet üzere sonuna ulaştıran


***


Es-Sabûr olan Rabbım

Sabrına yok nihâyet

Kul belâya sabreder

Sen verirsen inâyet


Her meramım sensin, sen

Kovma beni ülkenden

Hoştur hilât u kefen

Senden gelirse şâyet


Sabr u karârım yoktur

Mülk ü pazârım yoktur

Dünyada vârım yoktur

Hâlim bundan ibâret


Ya Rabbî gücüm kalîl

Sensin Kerim u Celîl

Gönlüme sabr-ı cemîl

İşlensin ayet ayet


Nice devlet bulayım

Kadr u kıymet bulayım

Ben de cennet bulayım

Ne olur ver işâret...


Es-Sabûr (c.c.)

Çok sabırlı olan.

*******************************


Diğer Esmaü-l Hüsna Etkinliklerini Aç

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Hazırlanırken çok emek verilmiş bence daha ünlü bir site olmalı

Yorum Gönder

Yorumunuz en kısa sürede yayınlanacaktır.