18 Ocak 2024

İngilizce 400 Yaygın İfade Oyunu

 













Soru bankasından her sefer rastgele 10 soru sorulur.

Yanlış yaptıklarınıza oyunun sonunda bakıp tekrar edebilirsiniz.



TAM EKRAN AÇ


İngilizce 400 Yaygın İfade Listesi:


A lovely day, isn’t it?:  Güzel bir gün, değil mi?

A penny for your thoughts!:   Siz ne düşünüyorsunuz?

A piece of cake:  Çok kolay

A stitch in time saves nine:  Bugünün işini yarına bırakma

absolutely:  mutlaka

Act your age!:  Çocuk gibi davranma

All the best:  Herşey gönlünce olsun

Alright:  Pekala

Am I wrong?:  Yanılıyor muyum?

Anytime:  Her zaman

Are you available now?:  Şuan müsait misin?

Are you kidding?:  Dalga mı geçiyorsun?

Are you OK?:   İyi misin?

Are you on Facebook?:  Facebook hesabınız var mı?

Are you ready to order?:  Sipariş vermeye hazır mısın?

As it should be:  Olması gerektiği gibi

As soon as possible:  Mümkün olan en kısa sürede

As the crow flies:  En kestirme yoldan

Ayrı ayrı ödeyebilir miyiz

Believe it or not:  İster inan ister inanma

Best wishes:  En iyi dileklerimle

Bite your tongue:  Çeneni tut

Bless you:  Çok yaşa

But why me !:  Ama neden ben !

By the way, where do you work?:  Bu arada, nerede çalışıyorsunuz?

Call me if you need help:  Yardıma ihtiyacın olursa beni ara

Calm down:  Sakin ol

Can I ask you a question?:  Sana bir soru sorabilir miyim?

Can I take a rain check?:  Bu hakkımı bir sonraki tarihte kullanabilir miyim?

Can we pay separately?: 

Can we take a photo together?:  Birlikte bir fotoğraf çekinebilir miyiz?

Can you lend me your laptop?:  Bana laptopunu ödünç verir misin?

Can you please repeat that?:  Lütfen bunu tekrar eder misin?

certainly:  kesinlikle

Check this out:  Dinle bak sana ne diyeceğim

Cheer up:  Neşelen biraz

Chill out!:  Sakin ol

Close but no cigar:   Olmadı,baştan

Congratulations:  Tebrikler

Could you do me a favor?:  :  Bana bir iyilik yapar mısın?

Could you please speak more slowly?:   Lütfen biraz daha yavaş konuşur musun?

Couldn’t be better:  Daha iyisi olamazdı

Çocukların yanında küfretme

Did that work?:  Bu işe yaradı mı?

Did you do your homework?:   Ödevini yaptın mı?

Do not ask, do no tell:  Ne sen sor ne de ben söyliyeyim

Do you like your job?:  Mesleğini seviyor musun?

Do you mind if I turn on the light?:  Işığı açmamda sizin için bir sakınca var mı?

Do you need anything?:  Her hangi birşeye ihtiyacın var mı?

Do you speak English?:  İngilizce konuşuyor musunuz?

Don’t be ridiculous:  Komik olma

Don’t be silly:   Aptal olma

Don’t bother!:  Zahmet etmeyin

Don’t cry over spilled milk:   Olan oldu bir kere

Don’t disturb me:  Beni rahatsız etme

Don’t forget to lock the door:   Kapıyı kilitlemeyi unutma

Don’t forget who you are:   Kim olduğunu unutma

Don’t get me wrong:  Beni yanlış anlama

Don’t let me down:  Beni hayal kırıklığına uğratma

Don’t mention it:  Lafı bile olmaz

Don’t mind me:  Sen bana aldırma

Don’t piss me off:  Tepemin tasını attırma

Don’t spill the beans:   Ağzından kaçırma

Don’t swear near the children: 

Don’t take it personal:  Bunu kişisel algılama

Don’t try my patience:  Sabrımı sınama

Don’t worry:  Endişelenme

Easier said than done:  Söylemesi kolay

Enjoy your meal:  Afiyet olsun

Enjoy your new car:  Yeni araban hayırlı olsun

Enjoy your stay:  İyi konaklamalar

Enjoy yourself:  Keyfine bak

Enough is enough!:  Bu kadarı da fazla!

Every cloud has a silver lining:  Her işte vardır bir hayır

Everything seems alright:  Herşey tamam gibi gözüküyor

Excuse me, what time is it?:   Bakar mısınız, saat kaç?

For my sake:  Hatırım için

Frankly speaking,:  Açık konuşmak gerekirse,

Get off my tail!:  Düş yakamdan

Get out of here:   Git buradan!

Get well soon:  Geçmiş olsun

Give me a break!:   Düş yakamdan

Give me a chance:  Bana bir şans tanı

Give me a hand:  Bana yardım et

Give me an opinion:  Bana bir fikir verin

God give me patience!:  Allahım sen sabır ver bana

Good luck with that:  Sana kolay gelsin

Got it:  anladım

Guess what?:  Tahmin et ne oldu?

Hang on a minute:  Biraz bekleyin

Happy Eid:  İyi bayramlar

Hard lines!:  Ne talihsizlik!

Have a heart!:  İnsaf be!

Have a nice day:  İyi günler

Have a nice holiday:  İyi tatiller

Have a safe trip:  Yolunuz açık olsun

Have fun:  İyi eğlenceler

Have you ever been to Turkey?:  Hiç Türkiye’de bulundunuz mu?

Here we go:  İşte başlıyoruz

Here you are:  Buyrun, işte

Here’s a gift for you:  İşte bu senin hediyen

Hold the line, please:  Lütfen hattan ayrılmayın

Hope all goes well:  Umarım her şey yolunda gider

Hope you are well:  Umarım iyisinizdir

How can I help you?:  Size nasıl yardımcı olabilirim?

How can i get to the airport?:  Havalimanına nasıl gidebilirim?

How dare you do it!:  Bunu yapmaya nasıl cesaret edersin!

How did you know my name?:  Adımı nerden bildiniz?

How do I look?:  Nasıl görünüyorum?

How do you do?:  Ne var ne yok?

How do you say ‘kolay gelsin’ in English?:  İngilizce’de ‘kolay gelsin’nasıl dersiniz?

How far is the town centre from here?:  Şehir merkezi buradan ne kadar uzakta?

How is it going?:   Nasıl gidiyor?

How long have you been in Turkey?:  Ne zamandan beri Türkiye’desiniz?

How long will it take?:   Bu ne kadar sürer?

How many times have i told you this!:  Sana bunu kaç kere söyledim

How much do I owe you?:  Size borcum nedir?

How much do you earn monthly?:   Aylık ne kadar kazanıyorsun?

How much is it?:   Bu kaç para?

How was your vacation?:   Tatilin nasıldı?

How would I know it ?:  Nerden bileyim ?

How would you describe yourself?:  Kendinizi nasıl tarif edersiniz?

Hurry up:  Acele et

I agree with you:  Size katılıyorum

I am allergic to insects:  Böceklere alerjim var

I am ashamed of myself:  Kendimden utanıyorum

I am back:  Geri döndüm

I am broke:  Hiç param yok

I am cool:  Çok iyiyim

I am flattered:  Koltuklarım kabardı

I am full:  Ben tokum

I am glad to hear that:  Bunu duyduğuma sevindim

I am going to freak out:  Kafayı yiyeceğim

I am gone:  Ben kaçtım (sonra görüşürüz)

I am good at badminton:   Badminton’da iyiyim

I am ill:  Hastayım

I am in a hurry:   Acelem var

I am in trouble:   Başım dertte

I am interested in different languages:  Farklı dillere ilgi duyuyorum

I am just doing my job:  Ben sadece işimi yapıyorum

I am keen on martial arts:  Uzak doğu sporlarına düşkünüm

I am looking for a birthday gift for my dad:  Babam için bir doğum günü hediyesi bakıyorum

I am looking for a job:  İş arıyorum

I am looking forward to meeting you:  Sizinle buluşmayı dört gözle bekliyorum

I am married with two children:  Evliyim, iki çocuğum var

I am new here:  Ben burada yeniyim

I am not buying it:  Bu laflara karnım tok

I am not feeling well:  Kendimi iyi hissetmiyorum

I am not sure I can do it:  Bunu yapabileceğime emin değilim

I am not used to living in big cities:  Büyük şehirlerde yaşamaya alışkın değilim

I am not working at the moment:  Şu anda çalışmıyorum

I am off for a week:  Bir hafta yokum (izinliyim)

I am on a diet:   Diyetteyim

I am on a vacation:  Tatildeyim

I am on my way to work:  İşe gidiyorum

I am on the fence:  Kararsızım

I am out of that!:  Ben bu işte yokum

I am outside:  Dışardayım

I am proud of you:  Seninle gurur duyuyorum

I am sick and tired of your jokes:   Şakalarından gına geldi

I am so serious:   Çok ciddiyim

I am sorry for being late:  Geç kaldığım için üzgünüm

I am sorry for your loss:  Başınız sağolsun

I am sorry to hear that:  Bunu duyduğuma üzüldüm

I am speechless:  Nutkum tutuldu

I am starving:  Çok acıktım

I am sure:   Eminim

I am very surprised:  Çok şaşırdım

I am warning you once and for all:   Seni son defa uyarıyorum

I am your fan:  Sizin hayranınızım

I beg your pardon:  Afedersiniz

I can’t hear you clearly:  Sizi net duyamıyorum

I can’t help it:  Elimde olan bir şey değil

I can’t make heads or tails of it all:  Tüm bunlara bir anlam veremiyorum

I can’t stand such jokes:  Böyle şakalara tahammülüm yok

I didn’t expect that much:  Bu kadarını beklemiyordum

I didn’t mean to hurt you:  Sizi kırmak istememiştim

I don’t agree with you:  Senle aynı fikirde değilim

I don’t care:  Takmıyorum

I don’t feel like doing anything:  Canım hiçbir şey yapmak istemiyor

I don’t know how to use it:  Bunu nasıl kullanacağımı bilmiyorum

I don’t mind:  Bana farketmez

I don’t think so:  Ben öyle düşünmüyorum

I feel blue:  Moralim bozuk

I feel like eating ice-cream:  Canım dondurma yemek istiyor

I feel much better today:  Bugün çok daha iyi hissediyorum

I had a good time today:  Bugün iyi vakit geçirdim

I have a bad feeling about it:  İçimde kötü bir his var

I have a headache:  Başım ağrıyor

I have a surprise for you:   Sana bir sürprizim var

I have no idea:  Hiçbir fikrim yok

I have no other choice:  Başka seçeneğim yok

I have no power to stand:  Dayanacak gücüm kalmadı

I have six classes today:   Bugün altı dersim var

I have something to tell you:   Sana anlatacaklarım var

I have the flu:  Grip oldum

I have to go now:  Şimdi gitmem gerekiyor

I haven’t had breakfast yet:  Henüz kahvaltı yapmadım

I haven’t seen her in ages:  Baya zamandır onu görmedim

I know everything about him:  Onun hakkında herşeyi biliyorum

I know what you mean:  Ne demek istediğinizi biliyorum

I live alone:  Yalnız yaşıyorum

I look after my grandparents:  Büyük anne babama bakıyorum

I made up my mind:   Kararımı verdim

I miss you so much:   Sizi çok özledim

I need to have a rest:   Dinlenmem lazım

I need your help:  Yardımınıza ihtiyacım var

I owe you my life:  Hayatımı size borçluyum

I remember everything:   Herşeyi hatırlıyorum

I saw it with my own eyes:  Kendi gözlerimle gördüm

I take after my mum:  Anneme çektim

I want to go to this address:  Bu adrese gitmek istiyorum

I want to have a hair-cut:  Saçlarımı kestirmek istiyorum

I will be right back:  Hemen döneceğim

I will be there in half an hour:  Yarım saat için orada olacağım

I will do my best:  Elimden gelenin en iyisini yapacağım

I will do whatever it takes:  Ne gerekiyorsa yaparım

I will go shopping today:  Bugün alışverişe gideceğim

I will see to it:  Ben o işi halledeceğim

I will tell you what:  Bak ne diyeceğim

I wish I were there:  Keşke orada olsam

I’d like a cup of coffee:  Bir fincan kahve istiyorum

I’d like to book a room:  Bir oda ayırmak istiyorum

I’ll pick you up around 5 pm:  Seni saat 5 gibi arabayla alacağım

Is it yours?:  Bu sizin mi?

Is that so obvious?:  O kadar belli oluyor mu?

Is there a restaurant near here?:  Buraya yakın bir lokanta var mı?

Is your workplace far from your house?:   İş yeriniz evinizden uzakta mı?

It beats me:  Buna aklım ermez

It depends:  Duruma göre değişir

It doesn’t interest you:  Bu seni ilgilendirmez

It doesn’t make sense:  Bu mantıklı değil

It doesn’t matter:  Önemli değil

It is better than nothing:  Hiç yoktan iyidir

It is beyond me:   Bu beni aşar

It is just that easy:   Bu kadar basit

It is my treat:  Ben ısmarlıyorum

It is not important anymore:  Artık bir önemi yok

It is on me:  Bu benden

It is out of order:  Bu bozuk

It is the participation that matters:  Önemli olan katılmaktı

It is time we went to bed:   Uyuma zamanımız geldi

It is too hot outside:   Dışarısı çok sıcak

It is too late:  Artık çok geç

It is up to you:  Sana kalmış, sen bilirsin

It is your turn:   Sıra sende

It looks good on you:  Bu size yakışmış

It makes sense:   Bu mantıklı

It serves you right:   Oh olsun sana

Just as you said:  Tam da dediğin gibi

Just getting by:  İdare ediyorum

Just kidding:  Sadece şakaydı

Keep an eye on my bag, please:   Çantama göz kulak ol, lütfen

Keep calm:   Sakin ol

Keep it on your mind:  Bunu aklında tut

Keep me posted:  Beni bilgilendir

Keep up the good work:  Aferin böyle devam et

Keep your nose out of my business:  İşime burnunu sokma

Keeping myself busy:  Uğraşıp duruyorum

Let it go:  Aldırma

Let me get this right:  Şunu bir açıklığa kavuşturayım

Let me introduce myself:  Kendimi tanıtayım

Let me know:  Bana haber ver

Let’s call it a day:  Bugünlük bu kadar yeter

Let’s get to the point:  Sadede gelelim

Let’s go Dutch treat:  Herkes kendisi ödesin

Let’s not waste our time:  Zamanımızı boşa harcamayalım

Long time no see:  Uzun zamandır görüşemedik

Make yourself at home:  Kendi evinde gibi hisset

May I come in?:  İçeri girebilir miyim?

May I have a word with you?:  Senle biraz konuşabilir miyiz?

May I have your attention?:  Dikkatinizi rica edebilir miyim?

May I speak to the boss?:  Patronla konuşabilir miyim?

Mind your own business:  Kendi işine bak

Mum is the Word!:  Aramızda kalsın

My battery is dead:  Şarjım bitti

My battery is low:   Şarjım az kaldı

My knee hurts:  Dizim ağrıyor

Never again:  Bir daha asla

Never give up:  Asla vazgeçme

Never mind:  boşver

No hard feelings!:   Darılmaca yok

No pain, no gain:  Zahmet olmadan rahmet olmaz

No problem:  Sorun değil

None of your business:  Sanane!

Not yet:  Henüz değil

Nothing for me, thanks:  Ben almayayım, teşekkürler

Nothing special:  Özel bir şey yok

Oh dear!:  Hay Allah

On the tip of my tongue:   Dilimin ucunda

One way and another:  Öyle yada böyle

Round the corner:  Köşeyi dönünce

See you later:  Daha sonra görüşürüz

Shame on you:   Ayıp sana

Sleep well:  İyi uykular

Slow down:  yavaşlayın

So be it!:  Peki öyle olsun

So far so good:  Şimdilik herşey yolunda

So so:  Eh işte

So tell me what it is:  Söyle bakalım neymiş

Sooner or later:   Er ya da geç

Sorry to interrrupt:  Böldüğüm için özür dilerim

Sounds good:  Kulağa iyi geliyor

Spit it out:  Çıkar ağzındaki baklayı

Sure:  tabiki

Take care of yourself:  Kendine iyi bak

Take your time:  Acele etmeyin

Tell me the truth:  Bana gerçeği söyle

Text me before coming:  Gelmeden bana mesaj at

Thanks a lot:  Çok teşekkürler

Thanks for your help:  Yardımınız için teşekkürler

That’s all for now:  Şimdilik bu kadar

That’s enough:  Bu yeterli

That’s it:  İşte bu

That’s just what i need:  Bu tam da ihtiyacım olan şey

That’s kind of you:   Çok naziksiniz

That’s not what i meant:  Demek istediğim bu değildi

That’s the worst of it:  Olabileceğin en kötüsü bu

The plane is about to take off:   Uçak kalkmak üzere

There has been a mistake:  Bir hata olmuş

There is nothing to be afraid of:   Korkacak bir şey yok

Things are getting better:  İşler düzeliyor

Things got out of hand:  İşler çığırından çıktı

Think it over:  Bunu iyi düşün

This is very important:  Bu çok önemli

Those were the days:  Nerede o eski günler…

Time is up:  Süre doldu

To tell the truth,:  Doğru söylemek gerekirse,

Too good to be true:  Fazlasıyla iyi

unfortunately:  malesef

Wait and see:  Bekle ve gör

Wait for me:  Beni bekle

Watch out!:  Dikkat et

Watch your mouth!:  Doğru konuş

We had a narrow escape:  Kıl payı kurtulduk

Well done:  aferin

Well said:  Ağzına sağlık

What a coincidence:   Ne tesadüf

What am I going to do?:  Ben ne yapacağım?

What are you doing?:  Ne yapıyorsun?

What are you hiding from me?:  Benden ne saklıyorsun?

What are you looking for?:  Ne arıyorsun?

What brings you to Bandırma?:  Sizi Bandırma’ya getiren nedir?

What can I do for you?:  Sizin için ne yapabilirim?

What did I tell you?:  Ben sana ne söyledim?

What do you do?:  Ne işle uğraşıyorsunuz?

What do you mean?:  Ne demek istiyorsun?

What do you recommend?:   Ne önerirsiniz?

What do you think?:  Ne düşünüyorsun?

What floor are you on?:  Hangi kattasın?

What happened?:  Ne oldu?

What is the capital city of Turkey?:  Türkiye’nin başkenti nedir/neresidir?

What is the population of Bandırma?:  Bandırma’nın nüfusu nedir?

What is your area of expertise?:  Uzmanlık alanınız nedir?

What is your marital status?:  Medeni durumunuz nedir?

What nationality are you?:  Hangi millettensiniz?

What shall we drink?:  Ne içelim?

What shall we eat?:  Ne yiyelim?

What should I do?:  Ne yapmalıyım?

What size do you wear?:  Kaç beden giyiyorsunuz?

What would you like?:   Ne istersiniz?

What you said was true:  Söylediklerin doğruydu

What’s the big deal?:  Bunda abartılacak ne var ki?

What’s the connection?:  Ne alakası var?

What’s the matter with you?:  Senin neyin var?

What’s the score?:  Skor durumu nedir?

What’s the weather like today?:  Bugün hava nasıl?

Whatever gave you that idea?:   Bunu da nereden çıkardın?

Whatever turns you on:  İşine nasıl gelirse

When will you be back?:  Ne zaman döneceksin?

Where are you going?:   Nereye gidiyorsun?

Where are you off to?:  Nereye böyle?

Where can I exchange money?:  Parayı nerede bozdurabilirim?

Where do you study?:  Nerede okuyorsunuz?

Where is the nearest pharmacy?:  En yakın eczane nerede?

Where shall we meet?:   Nerede buluşalım?

Where were we?:  Nerede kalmıştık?

Who is calling?:   Kim arıyor?

Whose side are you on?:  Kimin tarafındasın?

Why bother:  Ne gereği var

Why don’t you join us?:  Sen de bize katılsana

Why on earth?:  Ne akla hizmet

With pleasure:  Memnuniyetle

Won’t you come in?:  İçeri buyurmaz mısınız?

Would you like some help?:  Yardım ister misiniz?

Would you mind opening the window?:   Pencereyi açar mısınız?

You are nuts:  Sen kafayı yemişsin

You can call me any time:  Beni ne zaman istersen arayabilirsin

You can say that again!:  Kesinlikle haklısın

You can trust me:  Bana güvenebilirsin

You deserve more:  Daha fazlasını hak ediyorsun

You did the right thing:  Sen doğru olanı yaptın

You don’t know anything:   Hiçbir şey bilmiyorsun

You don’t look your age:  Yaşınızı göstermiyorsunuz

You got me wrong:  Beni yanlış anladınız

You keep me waiting here:  Burada beni bekletiyorsun

You look terrible:  Berbat görünüyorsun

You look very unhappy:  Çok mutsuz görünüyorsun

You missed the boat:  Fırsatı kaçırdın

You must be kidding:  Şaka yapıyor olmalısın

You set me up:  Beni tezgaha getirdin

You surprise me sometimes:   Bazen beni şaşırtıyorsun


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz en kısa sürede yayınlanacaktır.